Bana Güneş, Çiçek ve Resmini Gönder

Stok Kodu:
9786054771943
Boyut:
13x21
Sayfa Sayısı:
456
Basım Tarihi:
2013
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%35 indirimli
22,22TL
14,44TL
9786054771943
445936
Bana Güneş, Çiçek ve Resmini Gönder
Bana Güneş, Çiçek ve Resmini Gönder
14.44

Mahpushanenin ne olduğunu hiç bilmezdim, başı yukarılarda gezip, özgürlüğe kanat çırptığım ilk yıllarda papatyalar ve gelincikler toplar, yeşillerden demetler dağıtırdım.

Benim pencerelerim hep maviye ve yeşile açıktı. Ne demir parmaklıkları vardı, ne tel örgüleri. Kapılar sürgülü değildi. Kilit nedir, pranga nedir bilmezdim. Ve hiç kelepçe görmemiştim...

Hiç silah patlamamıştı yanı başımda... Hayattan yaralı bulunduğum yıllarda, her şeyin altüst olduğunu görecektim... 12den vurulup kalben yere serildiğim günlerde, sıcak bir elin bedenime değmesini bekliyordum.

Sonra sadece kendim için yürümeyecektim. Yeryüzü ve gökyüzü dâhil her şeyi paylaşmayı, çirkini ve güzeli tanımak, hayatla kucaklaşmak istiyordum. İstediğim her şey benim değil, bizimdi. Tıpkı diğerleri, büyümeye kuşanmışların yaptığı gibi yılkı atına binmiş, doludizgin gidiyordum. Yıldızlara, denizlere, nehirlere, sevgilere ve tabii ki ihanetlere...

Dur durak bilmez ve hesaba gelmez hayatı başkalarında aradığımda, doğrusu bu ya, bir hayli şaşırmıştım. Çektiğim çilenin, hesabını verdiğim hayatımın ışık düşmeyen bölümünün, onların yaşadıklarının yanında bir hiç olduğunu fark ettim.

Hasret çekmek kadar hasret çektirmek de anlatımda güçlük çekilen bir duyguydu. Belki de yakınlara verilmiş ama adı konmamış bir cezaydı bu.

Hasret çekmek, hasret çektirmek kadar, ihtimal ki, kesinleşmemiş bir müebbetti.

Onlar kelepçeden bilezik, urgandan kolye taşıyorlardı.

Hasret satırları tahdide tabiydi ama sevgilerine gem vurulamazdı onların. Hayatın bilinmezliği içinde mevkuf olarak kalmışlardı. Oysa çok şey bekledikleri yoktu dışarıdan. Bana güneş, çiçek ve bir de resmini gönderden gayri.

Mahpushanenin ne olduğunu hiç bilmezdim, başı yukarılarda gezip, özgürlüğe kanat çırptığım ilk yıllarda papatyalar ve gelincikler toplar, yeşillerden demetler dağıtırdım.

Benim pencerelerim hep maviye ve yeşile açıktı. Ne demir parmaklıkları vardı, ne tel örgüleri. Kapılar sürgülü değildi. Kilit nedir, pranga nedir bilmezdim. Ve hiç kelepçe görmemiştim...

Hiç silah patlamamıştı yanı başımda... Hayattan yaralı bulunduğum yıllarda, her şeyin altüst olduğunu görecektim... 12den vurulup kalben yere serildiğim günlerde, sıcak bir elin bedenime değmesini bekliyordum.

Sonra sadece kendim için yürümeyecektim. Yeryüzü ve gökyüzü dâhil her şeyi paylaşmayı, çirkini ve güzeli tanımak, hayatla kucaklaşmak istiyordum. İstediğim her şey benim değil, bizimdi. Tıpkı diğerleri, büyümeye kuşanmışların yaptığı gibi yılkı atına binmiş, doludizgin gidiyordum. Yıldızlara, denizlere, nehirlere, sevgilere ve tabii ki ihanetlere...

Dur durak bilmez ve hesaba gelmez hayatı başkalarında aradığımda, doğrusu bu ya, bir hayli şaşırmıştım. Çektiğim çilenin, hesabını verdiğim hayatımın ışık düşmeyen bölümünün, onların yaşadıklarının yanında bir hiç olduğunu fark ettim.

Hasret çekmek kadar hasret çektirmek de anlatımda güçlük çekilen bir duyguydu. Belki de yakınlara verilmiş ama adı konmamış bir cezaydı bu.

Hasret çekmek, hasret çektirmek kadar, ihtimal ki, kesinleşmemiş bir müebbetti.

Onlar kelepçeden bilezik, urgandan kolye taşıyorlardı.

Hasret satırları tahdide tabiydi ama sevgilerine gem vurulamazdı onların. Hayatın bilinmezliği içinde mevkuf olarak kalmışlardı. Oysa çok şey bekledikleri yoktu dışarıdan. Bana güneş, çiçek ve bir de resmini gönderden gayri.

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 14,44    14,44   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat