Oğuz Kağan Töresi, Oğuz Kağan’ın farklı Oğuzname nüshalarında yer alan vasiyetleri, öğütleri, tavsiyeleri; Oğuz Kağan’ın söylediği düşünülen özlü sözler bir araya getirilerek oluşturulmuştur. Aslında bu vasiyetler, öğütler, tavsiyeler; Oğuz Kağan’ın söylediği düşünülen özlü sözler Türk toplumunun binlerce yıllık -yazılı olmayan- anayasası gibidir..
Canan Tan - Sızı
Başımı göğsüne dayayıp Ağlamamı bekleme benden O baş çoktan ayrıldı gövdesinden Ruhun bedenden ayrılması gibi Sessizce, ama onurlu Gitme kal, diyemem Git… Bu baş bunu da atlatır Ama… Yürek için söz veremem!
Antika Titanik
Parmağını tetikten çek.
Namluyu ağzından çıkar.
Azrail'in işini, Azrail'e bırak.
Derin bir nefes al.
Gözlerime bak.
Kulaklarını dört aç.
Ve beni iyi dinle:
Titanik'tesin.
Yıl, 2019…
Dünyanın en lüks felaketinde başroldesin.
Tarihin ilk dönemlerinden kalan eşyaların sergilendiği müzelere hiç gitmediniz mi?
Bir yanda balta, mızrak, bıçak, ok türü şeyler öte yanda bugün de hemen hemen aynıları kullanılan küpe, gerdanlık, bilezik, göz boyası gibi şeyler...
Kadınların milattan önce kullandığı kolyeler, küpeler, taraklar, bilezikler, tokalarbugün en havalı mağazalardan dünya parasına alacaklarınızla birebir aynı.
Peki aynı dönemde erkekler ellerindeki bütün aletlerle uğraşa didine ne yapmış?
Balta!
Erkekle kadın arasındaki farkı soruyorsanız buyurun:
Baltayla küpe arasındaki fark...
Aşk, ilişkiler, evlilik, kadınlar, erkekler...
Kürşat Başar'ın Yeni Kitabı - Bazen Unutmak İstersin
Zaman lineer bir olgu değildir.
Soru şu kıymetli okur: Hayatında ebedi seyahatine korkusuzca yürüyebilecek kadar devleşip cüceleştin mi?
Tüm ölüm yolcularına şimdiden keyifli seyahatler!
11. yüzyılda Yusuf Hâs Hâcib tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig, Türk devlet ve toplum düşüncesini en açık ve sade şekilde yansıtan eserlerin ilkidir. Bu eser Türklerin ahlâk, siyaset ve hukuk anlayışlarını son derece felsefî bir derinlikle, kendine has üslubuyla anlatır. Kutadgu Bilig'de savaş, “bilgisiz ve kötülere, anlaşmak istemeyen, adaletsizlik yapan düşmanlara karşı başvurulacak son çare” olarak değerlendirilir. Yusuf Hâs Hâcib bu eserinde savaşa dair görüşlerini sunarken Türklerin savaşla olan ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine oldukça zengin bir perspektiften bakar.