319 Numaralı Karaman Şer’iyye Sicili (1905 - 1906 (R. 1320 - 1322)

Stok Kodu:
9786058749962
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
307
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-07
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%37 indirimli
100,00TL
63,00TL
Taksitli fiyat: 1 x 63,00TL
Tedarikçi Stoğu 6 Adet
9786058749962
415296
319 Numaralı Karaman Şer’iyye Sicili
319 Numaralı Karaman Şer’iyye Sicili (1905 - 1906 (R. 1320 - 1322)
63.00

Tarih ve insan... Birbirinden ayrı olarak dünüşülemeyecek bu iki değer, birbirlerinden beslenerek varlık bulurlar. İnsan, geçmişteki sıradan olgu ve olaylara fikirleri, karakteri ve yaşantısının verdiği birikimle tarihsel bir boyut kazandırır. Fakat her insan aynı zamanda tarihin bir ürünü, bir parçasıdır. İnsan, içinden kopup geldiği bu alanı kendi zihninde yeniden canlandırır ve aslında yitip gitmiş olan yaşanmışlıkları geri getirir. Böylece, onlar üzerine düşünebilme ve onları yeniden değerlendirebilme fırsatı bulur. kişinin geçmiş üzerine yaptığı bu değerlendirmeler, vardığı sonuçlar ve bunlardan hareketle ortaya koyacağı ürünler ise "tarih"i oluşturur.

Geçen yüzyılın sonunda yaygın olan ve bazı uzmanların hala benimsediği bir görüşe göre tarihsel araştırmalarımız geçmişi, "hakikatte olduğu gibi" yansıtan bir imgeyi yeniden inşa etmelidir. Bu hedefe yaklaşabilmenin en önemli koşulu, birincil kaynakların dikkatle incelenmesidir.

Ancak birincil kaynaklarla ilgili en önemli husus neyi ele aldıklarıdır. Bu kaynakların büyük çoğunluğu devlerler eliyle meydana getirilen ve bugün arşivlerde bulunan kaynaklardır ki varlık sebepleri ait oldukları devletin muhtelif yönlerinin işleyişi ile ilgilidir. İkinci yaygın gurup ise kralların, hükümdarların, önde gelen komutan, devlet adamı ya da kahramanların hikayelerini konu edinen ve eskiden yegane tarih olarak algılanan kaynaklardır. Halbuki değişen tarih anlayışımıza teşkil etmiyor; giderek artan bir merakla genel halk yığınlarının hikayeleri merkeze oturmaktadır. Bu eğilime bağlı olarak kırsal ya da kentsel alanda yaşanan insanları doğrudan veya dolaylı biçimde anlatan birincil kaynaklar, diğer çeşitlere göre azlıkları da göz önüne alınırsa daha bir önemli hale gelmişlerdir.

Tarih ve insan... Birbirinden ayrı olarak dünüşülemeyecek bu iki değer, birbirlerinden beslenerek varlık bulurlar. İnsan, geçmişteki sıradan olgu ve olaylara fikirleri, karakteri ve yaşantısının verdiği birikimle tarihsel bir boyut kazandırır. Fakat her insan aynı zamanda tarihin bir ürünü, bir parçasıdır. İnsan, içinden kopup geldiği bu alanı kendi zihninde yeniden canlandırır ve aslında yitip gitmiş olan yaşanmışlıkları geri getirir. Böylece, onlar üzerine düşünebilme ve onları yeniden değerlendirebilme fırsatı bulur. kişinin geçmiş üzerine yaptığı bu değerlendirmeler, vardığı sonuçlar ve bunlardan hareketle ortaya koyacağı ürünler ise "tarih"i oluşturur.

Geçen yüzyılın sonunda yaygın olan ve bazı uzmanların hala benimsediği bir görüşe göre tarihsel araştırmalarımız geçmişi, "hakikatte olduğu gibi" yansıtan bir imgeyi yeniden inşa etmelidir. Bu hedefe yaklaşabilmenin en önemli koşulu, birincil kaynakların dikkatle incelenmesidir.

Ancak birincil kaynaklarla ilgili en önemli husus neyi ele aldıklarıdır. Bu kaynakların büyük çoğunluğu devlerler eliyle meydana getirilen ve bugün arşivlerde bulunan kaynaklardır ki varlık sebepleri ait oldukları devletin muhtelif yönlerinin işleyişi ile ilgilidir. İkinci yaygın gurup ise kralların, hükümdarların, önde gelen komutan, devlet adamı ya da kahramanların hikayelerini konu edinen ve eskiden yegane tarih olarak algılanan kaynaklardır. Halbuki değişen tarih anlayışımıza teşkil etmiyor; giderek artan bir merakla genel halk yığınlarının hikayeleri merkeze oturmaktadır. Bu eğilime bağlı olarak kırsal ya da kentsel alanda yaşanan insanları doğrudan veya dolaylı biçimde anlatan birincil kaynaklar, diğer çeşitlere göre azlıkları da göz önüne alınırsa daha bir önemli hale gelmişlerdir.

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 63,00    63,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat