Böyle Yaşandı

Stok Kodu:
9786059142939
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
220
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-02
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%25 indirimli
20,00TL
15,00TL
9786059142939
645461
Böyle Yaşandı
Böyle Yaşandı
15.00

“Haziranda ölmek zor” demişti Hasan Hüseyin ama her mevsim zordu ölmek. Bir o kadar da kolaydı öldürülmek… Asi birer dağ yeline benzeyen fidanlar, sürme gözlü ceylanlar, yani bizim çocuklar, yeşil parkalılar.. Sadabad'ı doldururdu seslerindeki umut. Sadabad dediğin bir küçük çayhane. Duvarda kara bedenli sazı, ufak masa ve tabureleri olan bir çayhane, Ali Ağabey'in yeri.

Orada başlardı sıkılmaya yumruk, dişler gıcırdar, gözlerdeki çıngı harlanır ve orada yanmaya başlardı çağın ateşi… Haydar Doğan dört mevsim aç kalanların, dört mevsim vurulup düşenlerin, dört mevsim umudu besleyenlerin, dört mevsim kavgadan yılmayan, tüm bunların arasına şiir ve aşkı da sığdıranların gerçekliğiyle aramızda şimdi…

Bu roman hüznün ve umudun sarmalında; dünün, bugünün ve yarının ta kendisi… Yazmak eylemi tarihe tanıklık etmekse, ikinci tanık da siz olacaksınız kitabın sayfaları arasına girdiğinizde ve hiç yabancılık çekmeyeceksiniz bugünü gözünüzün önüne getirdiğinizde. “Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! “

Adnan Yücel

- Nevin Koçoğlu - 6 Ocak 2018- Ankara

Düşenlere…

Tanıklığını yaptığım kısacık yaşanmış bir hayatı kâğıda sığdırabilir misin deselerdi hiç kuşku yok ki kafamı iki elimin arasına alır, çay ocağının buharında ısındığımız, gözlerimizin dolu dolu güldüğü ve satranç oynadığım o ana dönerdim… Bildirileri yazıp beğenmediğimiz ve buruşturup bir kenara attığımız o kâğıtlardan bir roman çıkar mı diye sormayın! Sormayın ölü dizelere can verir misin diye?

Soruyorum size ağlayan dizelere kim bir mendil verir? Bir mendilin içine kaç damla gözyaşı sığar? O mendile kim gözlerinden düşenlerle bir yıldız işler? Yüksekten atılırken zemine yaklaştığında her katta hangi düşü kaldı o yıldızın?

“Ben kurtarıcı değilim. Kurtarıcı diye bir şey yoktur. İnsanlar kendilerini kurtarırlar” der özgürlük savaşçısı Che. Biz de öyle yaptık! Önce kendimiz kurtarıp, öz'ümüze sonra da halka vardık… Bir İnsan(lar), bir genç(ler), bir kız çocuğu(çocukları), bir öğrenci(ler) Devlete ne yapmış olabilir? Nasıl bir kindarlıkla karşı karşıya kalmış olabilir? Devlet kendi çocuklarına neden kin besler… Devlet kin ile besleniyor olabilir mi?

İşte bembeyaz kâğıdın ortasına düşmüş yıldıza tanıklığımdır! Dostluğun rengi, umudun sesi, özgürlüğün düşü ve kinin kan tadıdır bu roman. Sanmayın ki romanda yaşananlar bir sondu. Siz bu romanı okurken devlet tüm kini ile İnsanlarımızı katletmeye devam ediyor.

- Ersin Hakan / Bern - İsviçre / 2018

“Haziranda ölmek zor” demişti Hasan Hüseyin ama her mevsim zordu ölmek. Bir o kadar da kolaydı öldürülmek… Asi birer dağ yeline benzeyen fidanlar, sürme gözlü ceylanlar, yani bizim çocuklar, yeşil parkalılar.. Sadabad'ı doldururdu seslerindeki umut. Sadabad dediğin bir küçük çayhane. Duvarda kara bedenli sazı, ufak masa ve tabureleri olan bir çayhane, Ali Ağabey'in yeri.

Orada başlardı sıkılmaya yumruk, dişler gıcırdar, gözlerdeki çıngı harlanır ve orada yanmaya başlardı çağın ateşi… Haydar Doğan dört mevsim aç kalanların, dört mevsim vurulup düşenlerin, dört mevsim umudu besleyenlerin, dört mevsim kavgadan yılmayan, tüm bunların arasına şiir ve aşkı da sığdıranların gerçekliğiyle aramızda şimdi…

Bu roman hüznün ve umudun sarmalında; dünün, bugünün ve yarının ta kendisi… Yazmak eylemi tarihe tanıklık etmekse, ikinci tanık da siz olacaksınız kitabın sayfaları arasına girdiğinizde ve hiç yabancılık çekmeyeceksiniz bugünü gözünüzün önüne getirdiğinizde. “Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! “

Adnan Yücel

- Nevin Koçoğlu - 6 Ocak 2018- Ankara

Düşenlere…

Tanıklığını yaptığım kısacık yaşanmış bir hayatı kâğıda sığdırabilir misin deselerdi hiç kuşku yok ki kafamı iki elimin arasına alır, çay ocağının buharında ısındığımız, gözlerimizin dolu dolu güldüğü ve satranç oynadığım o ana dönerdim… Bildirileri yazıp beğenmediğimiz ve buruşturup bir kenara attığımız o kâğıtlardan bir roman çıkar mı diye sormayın! Sormayın ölü dizelere can verir misin diye?

Soruyorum size ağlayan dizelere kim bir mendil verir? Bir mendilin içine kaç damla gözyaşı sığar? O mendile kim gözlerinden düşenlerle bir yıldız işler? Yüksekten atılırken zemine yaklaştığında her katta hangi düşü kaldı o yıldızın?

“Ben kurtarıcı değilim. Kurtarıcı diye bir şey yoktur. İnsanlar kendilerini kurtarırlar” der özgürlük savaşçısı Che. Biz de öyle yaptık! Önce kendimiz kurtarıp, öz'ümüze sonra da halka vardık… Bir İnsan(lar), bir genç(ler), bir kız çocuğu(çocukları), bir öğrenci(ler) Devlete ne yapmış olabilir? Nasıl bir kindarlıkla karşı karşıya kalmış olabilir? Devlet kendi çocuklarına neden kin besler… Devlet kin ile besleniyor olabilir mi?

İşte bembeyaz kâğıdın ortasına düşmüş yıldıza tanıklığımdır! Dostluğun rengi, umudun sesi, özgürlüğün düşü ve kinin kan tadıdır bu roman. Sanmayın ki romanda yaşananlar bir sondu. Siz bu romanı okurken devlet tüm kini ile İnsanlarımızı katletmeye devam ediyor.

- Ersin Hakan / Bern - İsviçre / 2018

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 15,00    15,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat