Canlı Heykel

Hamur Tipi:
2. Hamur
Stok Kodu:
9786256685352
Boyut:
13,5 x 19,5
Sayfa Sayısı:
80
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
İnce Kapak
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%32 indirimli
120,00TL
81,60TL
Taksitli fiyat: 1 x 81,60TL
Tedarikçi Stoğu 7 Adet
9786256685352
830709
Canlı Heykel
Canlı Heykel
81.60

“Sanki sevgilimi yitirmiştim, sanki terk edilmiştim, hiçbir zaman sahip olmadığım bir şeyi gömmek ve bu kaybı bir sır gibi korumak zorundaydım. Kimseyle konuşamazdım bunu. Karıma bile itiraf anlamında sözler söylemedim. Zaten neyi itiraf edecektim ki? Gördüğümde mesleği gereği taşlaşmış gibi duran, bakışları üstümden aşıp giden, düşüncesizlik edip onu ayartmak, onunla konuşmak, basbayağı asılmak için cesaretimi toplasam bile, ancak üzüntülü zamanlarımda nefret edebildiğim bir başkasına bağımlı olduğu için asla peşimden gelmeyecek genç bir kadınla aramda yıllardır süren ilişkiyi mi?”
Günter Grass, romanlarında tarihi figürlere yer vermeyi, hikâyeyi onların etrafında örmeyi sever. Bu kez başrolde, Umberto Eco'ya sanat tarihinde yer alan hangi kadınla akşam yemeği yemek istediği sorulduğunda adını verdiği Uta von Naumburg var, yani Naumburglu Uta. Doğu Almanya'nın henüz Batı ile birleşmediği, sınırların açılmadığı bir dönemde özel izinle, bir okuma turu yapmak için Doğu'daki kentlere giden anlatıcımız Naumburg Katedrali'nde Uta'nın heykelini görür. Geçmişe yaptığı zaman yolculuğunda bu heykele modellik eden kuyumcunun kızına rastlar ve tam anlamıyla tutulur ona, günümüze dönünce aynı kızı çeşitli kentlerde sokak sanatçısı olarak görür, ya da gördüğünü sanır. Sonrası ise anlatıcıda saklı.
Günter Grass'ın ölümünden sonra bulunan bu incelikli anlatısı, kendi çizimleriyle renkleniyor.
“Onun gibi yazarlar kalmadı artık.”
–John Irving

(Tanıtım Bülteninden)

“Sanki sevgilimi yitirmiştim, sanki terk edilmiştim, hiçbir zaman sahip olmadığım bir şeyi gömmek ve bu kaybı bir sır gibi korumak zorundaydım. Kimseyle konuşamazdım bunu. Karıma bile itiraf anlamında sözler söylemedim. Zaten neyi itiraf edecektim ki? Gördüğümde mesleği gereği taşlaşmış gibi duran, bakışları üstümden aşıp giden, düşüncesizlik edip onu ayartmak, onunla konuşmak, basbayağı asılmak için cesaretimi toplasam bile, ancak üzüntülü zamanlarımda nefret edebildiğim bir başkasına bağımlı olduğu için asla peşimden gelmeyecek genç bir kadınla aramda yıllardır süren ilişkiyi mi?”
Günter Grass, romanlarında tarihi figürlere yer vermeyi, hikâyeyi onların etrafında örmeyi sever. Bu kez başrolde, Umberto Eco'ya sanat tarihinde yer alan hangi kadınla akşam yemeği yemek istediği sorulduğunda adını verdiği Uta von Naumburg var, yani Naumburglu Uta. Doğu Almanya'nın henüz Batı ile birleşmediği, sınırların açılmadığı bir dönemde özel izinle, bir okuma turu yapmak için Doğu'daki kentlere giden anlatıcımız Naumburg Katedrali'nde Uta'nın heykelini görür. Geçmişe yaptığı zaman yolculuğunda bu heykele modellik eden kuyumcunun kızına rastlar ve tam anlamıyla tutulur ona, günümüze dönünce aynı kızı çeşitli kentlerde sokak sanatçısı olarak görür, ya da gördüğünü sanır. Sonrası ise anlatıcıda saklı.
Günter Grass'ın ölümünden sonra bulunan bu incelikli anlatısı, kendi çizimleriyle renkleniyor.
“Onun gibi yazarlar kalmadı artık.”
–John Irving

(Tanıtım Bülteninden)

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 81,60    81,60   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat