Osmanlı'nın Altın Sayfaları Osmanlı Hikayeleri

Stok Kodu:
9786059113335
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
363
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-12
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%42 indirimli
15,00TL
8,70TL
9786059113335
496895
Osmanlı'nın Altın Sayfaları
Osmanlı'nın Altın Sayfaları Osmanlı Hikayeleri
8.70

Çanakkale Savaşlarının cereyan ettiği bölgeyi karış karış gezen, vesikalarda bahsi geçen çeşitli hadiselerin hangi derede, hangi çalının dibinde, hangi hendekte cereyan ettiğini tesbit için çok sayıda Çanakkale gazisi ile görüşen yazar Mehmet İhsan Gençcan anlatıyor; Savaşın üzerinden yetmiş yıl geçmiş. Birgün Alçıtepe Köyü’nden İsmail Aldıkaçtı, tarlasında çift sürüyor, tarla sınırında pulluk toprağa biraz derince dalmış; bakmış ki bir ceset, daha doğrusu bir iskelet imiş...

“Hayırdır inşallah” sözüyle üzerine eğilmiş. Elbiseleri çürümüş fakat bir cebi ve matarası sağlam; Aldıkaçtı elini cebe sokuyor ve gümüş bir saat çıkıyor, saat pırıl pırıl, kolundaki saate bakıyor; 02:15, düzeltmek için bulduğu saate bakıyor, o da 02:15’i gösteriyor.; “tesadüf” diyor. Sati kuruyor ve kulağına götürdüğünde çalıştığını anlıyor. Sonra mataraya bakıyor, bir Türk askeri matarası, içinde hala su var ve pırıl mı pırıl, dupduru!

İskeleti yine örtüyor, saati ve matarayı alıp evine götürüyor. İsmail Aldıkaçtı o gece yarısı bir kâbusla uyanıyor, rüyasında genç yaralı bir asker ağlayarak saatini ve matarasını istiyor, gerekçe olarak da saatine bakıp namaz vaktini öğrendiğini, matarasından da abdest almak için su aldığını söylüyor. İsmail Aldıkaçtı uyandığı zaman gece yarısı, çarpılırım korkusuyla sabahı zor ediyor. İsmail Aldıkaçtı, sabah ezanını duyar duymaz, soluğu tarlada alır, matarayı ve saati aldığı yere götürüp, gömüyor...

Çanakkale Savaşlarının cereyan ettiği bölgeyi karış karış gezen, vesikalarda bahsi geçen çeşitli hadiselerin hangi derede, hangi çalının dibinde, hangi hendekte cereyan ettiğini tesbit için çok sayıda Çanakkale gazisi ile görüşen yazar Mehmet İhsan Gençcan anlatıyor; Savaşın üzerinden yetmiş yıl geçmiş. Birgün Alçıtepe Köyü’nden İsmail Aldıkaçtı, tarlasında çift sürüyor, tarla sınırında pulluk toprağa biraz derince dalmış; bakmış ki bir ceset, daha doğrusu bir iskelet imiş...

“Hayırdır inşallah” sözüyle üzerine eğilmiş. Elbiseleri çürümüş fakat bir cebi ve matarası sağlam; Aldıkaçtı elini cebe sokuyor ve gümüş bir saat çıkıyor, saat pırıl pırıl, kolundaki saate bakıyor; 02:15, düzeltmek için bulduğu saate bakıyor, o da 02:15’i gösteriyor.; “tesadüf” diyor. Sati kuruyor ve kulağına götürdüğünde çalıştığını anlıyor. Sonra mataraya bakıyor, bir Türk askeri matarası, içinde hala su var ve pırıl mı pırıl, dupduru!

İskeleti yine örtüyor, saati ve matarayı alıp evine götürüyor. İsmail Aldıkaçtı o gece yarısı bir kâbusla uyanıyor, rüyasında genç yaralı bir asker ağlayarak saatini ve matarasını istiyor, gerekçe olarak da saatine bakıp namaz vaktini öğrendiğini, matarasından da abdest almak için su aldığını söylüyor. İsmail Aldıkaçtı uyandığı zaman gece yarısı, çarpılırım korkusuyla sabahı zor ediyor. İsmail Aldıkaçtı, sabah ezanını duyar duymaz, soluğu tarlada alır, matarayı ve saati aldığı yere götürüp, gömüyor...

Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 8,70    8,70   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat