Zahirden Batına - Akşemseddin’in Menkıbeleri

Stok Kodu:
9786257263306
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-04
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%35 indirimli
120,00TL
78,00TL
Taksitli fiyat: 1 x 78,00TL
Tedarikçi Stoğu 14 Adet
9786257263306
699431
Zahirden Batına - Akşemseddin’in Menkıbeleri
Zahirden Batına - Akşemseddin’in Menkıbeleri
78.00
Büyüklüğü ve kahramânlığı gönüllerinde taşıyan nice Türk, asır­lar içinde milletimizin hâfızasına girmiş ve aslâ çıkmamışlardır. Bu­nun nice misâlleri arasında Akşemseddin de vardır ve o, hep Türk kahramânlarının en ön sırasında olmayı başarmıştır. Başka hiçbir vasfı olmasa, sâdece İstanbul’un mânevî fâtihi bilinmesi, onun bü­yüklüğüne kifâyet eder. Lâkin, Akşemseddin, daha pek çok güzîde vasfı üstünde taşımaktadır. O, devrinin en meşhûr hekimlerinden biridir. Sokaktaki, köydeki, beldeki sıradan insanımızdan pâdişâh ve hânedân mensuplarına varıncaya kadar, onun tedâvisiyle şifâ bulan kişiler, neredeyse bir ordu kalabalığındadır. Tıbdan coğrafya ve târîhe, Kur’ân tefsîrinden fıkıha, hadîs ilminden eczâcılığa varınca­ya kadar, o devrin ayaklı kütüphânesi ve ayaklı laboratuvarı bilinen bir mevkide duran Akşemseddin, bunca imrenilecek, kıskanılacak hasletlerini yeterli görmemiş, bu saymaya çalıştığımız işlere “zâhir” sıfatını kondurmuştur. Zâhir, dış demektir. Zâhir, kabuk demek­tir. Zâhir, beden gözünün gördükleri, beden kulağının işittikleri­dir. Akşemseddin kâbındaki bir tecessüs ve merâk âbidesi, elbette zâhir ile yetinmeyecekti. Daha fazlasını taleb edip isteyecekti. Bu maksatla, ne kadar zâhir kapısı varsa hepsini kapatıp bâtın iklîmine daldı. Bâtın, öz demekti. Bâtın için içi, hakîkat meyvesinin usâresi demekti. Bâtın, ucu ve bucağı olmayan haşîn dalgalı bir ummân de­mekti. O ummânda rehbersiz ve kılavuzsuz gezilip dolaşılamazdı. Hacı Bayrâm-ı Velî, Akşemseddin’e kılavuz oldu ve onu bâtın okya­nusunda, en sâkin limana çekip, kemâle erdirdi. Ankara’daki Hacı Bayrâm-ı Velî Dergâhı’na mürîd olan Akşemseddin, oradan çıktı­ğında, bâtın ilminin gönül kanatlandıran bahçesinde, daldan dala konan bir bülbül olmuş idi.
Turgut Güler, Akşemseddin hakkında şimdiye kadar yazılmış makâle ve kitap hacmindeki inceleme, araştırma ve roman tarzı eserlerin bi­rinci kaynağı olan ve Süleymâniye Kü­tüphânesi’nde iki ayrı nüshası bulunan Emîr Hüseyin Enîsî Efendi’nin kaleme aldığı Menâkıb-ül-Akşemsüddîn’i devrin kelime dağarcığı ve üslûbuna uygun şekilde yeniden söyleyerek notlandırmış ve bugünkü okurun istifâdesine sunmuştur.
Büyüklüğü ve kahramânlığı gönüllerinde taşıyan nice Türk, asır­lar içinde milletimizin hâfızasına girmiş ve aslâ çıkmamışlardır. Bu­nun nice misâlleri arasında Akşemseddin de vardır ve o, hep Türk kahramânlarının en ön sırasında olmayı başarmıştır. Başka hiçbir vasfı olmasa, sâdece İstanbul’un mânevî fâtihi bilinmesi, onun bü­yüklüğüne kifâyet eder. Lâkin, Akşemseddin, daha pek çok güzîde vasfı üstünde taşımaktadır. O, devrinin en meşhûr hekimlerinden biridir. Sokaktaki, köydeki, beldeki sıradan insanımızdan pâdişâh ve hânedân mensuplarına varıncaya kadar, onun tedâvisiyle şifâ bulan kişiler, neredeyse bir ordu kalabalığındadır. Tıbdan coğrafya ve târîhe, Kur’ân tefsîrinden fıkıha, hadîs ilminden eczâcılığa varınca­ya kadar, o devrin ayaklı kütüphânesi ve ayaklı laboratuvarı bilinen bir mevkide duran Akşemseddin, bunca imrenilecek, kıskanılacak hasletlerini yeterli görmemiş, bu saymaya çalıştığımız işlere “zâhir” sıfatını kondurmuştur. Zâhir, dış demektir. Zâhir, kabuk demek­tir. Zâhir, beden gözünün gördükleri, beden kulağının işittikleri­dir. Akşemseddin kâbındaki bir tecessüs ve merâk âbidesi, elbette zâhir ile yetinmeyecekti. Daha fazlasını taleb edip isteyecekti. Bu maksatla, ne kadar zâhir kapısı varsa hepsini kapatıp bâtın iklîmine daldı. Bâtın, öz demekti. Bâtın için içi, hakîkat meyvesinin usâresi demekti. Bâtın, ucu ve bucağı olmayan haşîn dalgalı bir ummân de­mekti. O ummânda rehbersiz ve kılavuzsuz gezilip dolaşılamazdı. Hacı Bayrâm-ı Velî, Akşemseddin’e kılavuz oldu ve onu bâtın okya­nusunda, en sâkin limana çekip, kemâle erdirdi. Ankara’daki Hacı Bayrâm-ı Velî Dergâhı’na mürîd olan Akşemseddin, oradan çıktı­ğında, bâtın ilminin gönül kanatlandıran bahçesinde, daldan dala konan bir bülbül olmuş idi.
Turgut Güler, Akşemseddin hakkında şimdiye kadar yazılmış makâle ve kitap hacmindeki inceleme, araştırma ve roman tarzı eserlerin bi­rinci kaynağı olan ve Süleymâniye Kü­tüphânesi’nde iki ayrı nüshası bulunan Emîr Hüseyin Enîsî Efendi’nin kaleme aldığı Menâkıb-ül-Akşemsüddîn’i devrin kelime dağarcığı ve üslûbuna uygun şekilde yeniden söyleyerek notlandırmış ve bugünkü okurun istifâdesine sunmuştur.
Tüm kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 78,00    78,00   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat